25.10.09

Durutti Column,Cioran,viski kahve



"Maddenin dışında her şey müziktir.Tanrı bile sesli halüsinasyondan başka bir şey değildir"Cioran



Durutti Column-Sketch for Winter




"Altmışıma kadar bildiğim şeyler zaten yirmisinde öğrendiklerimdi.Bir ömrün,bir arayışın gereksiz kırk yılı" Cioran


23.5.09

Kusursuz Distopya!Mükemmeli Arayış




1.Tekil kişi:Mükemmelim!
2.Tekil kişi:Mükemmelsin!
3.Tekil kişi:Mükemmel!



Evet baylar bayanlar,hepimiz bu güne kadar tek bir şey için yaşadık:Mü-kem-mel-lik!

Kahrolası bu insan ırkının ,hayatı boyunca ulaşmaya çalıştığı tek şey bu.Şu lanet olası kelimeye bir bakın,hayatlarımız üzerinde nasıl da tahakküme sahip.


Mükemmel bir iş istersin,sahip olursun;mükemmel bir ev istersin, satın alırsın;mükemmel bir eş istersin ,evlenirsin,mükemmel bir sex istersin,yaşarsın;mükemmel bir çocuk sahibi olmak istersin,yaparsın…Bu kelime, bir amip gibi bölünerek çoğalıyor.

Mükemmellik istekleriniz sizlere cenneti vaat ediyor…


“Tanrım yüzümde bir sivilce çıktı,dışarıya çıkamam.” “Selülitim var bikini giyemem” “Kilom var cips yiyemem.” “Saçım dökülüyor,tokamı çıkaramam” Göğsüm küçük silikonsuz gezemem.” “Penisim ufak ,seni tatmin edemem” “Orgazm olamıyorum,ilişkiye giremem.”

Lanet olası bütün bir nesil bunları söylüyor.


Ama üzülmeyiniz teknoloji her şeye çare buluyor.

Her geçen gün reklam panolarında: “Sivilcelerinizi yok edin” “Selülit derdine son” “Bir ayda altı kilo verin” “Saçlarınız artık dökülmesin” “Büyük göğüsler için bitkisel çözüm” “Penisiniz küçük mü?O zaman bize uğrayın uzatalım” “Orgazm olamıyorsanız bu haplar tam size göre.” bu afişler üst üste asılıyor.Görmeniz muhtemel olan yerler.Her yer!Evet her yerde bu afişleri görebilirsiniz.Otobüs duraklarında,câmekanlarda,çöp kutularında,duvarlarda,kafanızı çevirdiğiniz her yerde…

Şehrin dört bir yanında resim atölyeleri var,tavuğu görmemiş çocuklara tavuk çizdirmek için,orantılı vücut ölçülerine sahip olan mükemmel insanı çizdirmek için,kusursuz çizgilerle meyve sepetindeki meyveleri resmettirmek için.Evet!Benim çizeceğim insanların burnu uzun,boynu kısa,kolu bacağından daha büyük olamaz.Benim resmedeceğim elmalar yamuk olamaz,armutlar çıkıntılı olamaz.Çünkü biz mükemmeli çizmeliyiz.

Okula gideriz.İyi bir gelecek için.İyi bir işe sahip olup,iyi paralar kazanmak için.Her sene başında ,derse giren hocalar geleneksel olarak, bizleri tanımak için birkaç soru sorar.Adın ne?Ne halt olmak istiyorsun?Geçen sene “tasarımcı” olmak isteyen çocuğumuz, bu sene “doktor” olmak ister.Çünkü geçen sene en çok yeşillik kazanan meslek tasarımcılıktı,ne yazık ki bu sene pek fazla kazanamıyor.Ve bizim çocuğumuz şimdi doktor olmak istiyor.Çünkü o mükemmeli seçmeli.

Anneler günü olur,anneni ararsın.Yılın 365 günü bu aramayı sadece anneler gününde yaparsın.Sevgiline hediyeyi,doğum gününde,yılbaşında,sevgililer gününde alırsın. Sevdiğiniz insanları mutlu edebilmeniz için ,firmalar sizlere bu günleri 1 ay öncesinden hatırlatır.Çünkü bizler mükemmel günleri unutmamalıyız.

Bizler mükemmellik peşindeyken,dünyada silah üretimi gittikçe artıyor.Bizler mükemmellik peşindeyken,dünyada ,dünya için mükemmeli düşünen 300.000 insan “düşünce suçu”ndan dolayı yargılanıyor.Bizler mükemmellik peşindeyken,ormanlar yakılarak(kaza süsü veriliyor) zengin dallamalara beyzbol sahaları yapılıyor.Bizler mükemmellik peşindeyken ,denizler doldurularak,villalar,oteller yapılıyor.

Sizin o bok beyniniz ise mükemmele ulaşmak için uğraşıyor.Emin olunuz ki ,bir sonraki asırda,torunlarınız mezarlarınıza tükürecek.Tabi devletiniz ,ölülerinizi gömmek için bir toprak,küllerinizi atmak için bir deniz bırakırsa.

Mükemmellik!Dört heceli bu kelime,21.asra mensup insan ırkını asimile etti.İsa’nın yer yüzüne inişini beklemeyin.Çünkü Huxley,Orwell daha önce indi...

Mükemmele ulaşmanız dileğiyle...

19.5.09

Etkisiz Eleman:Boşluk



Kalbim uzun süredir kan pompalamnın dışında başka bir şey yapmıyor.Psychedelic ile beynimi uyuşturuyorum.Godot'yu bekliyorum.İyi ki onu bilmedim o tanrısal ve sadece beklentim, bilmediklerim...


-Ne istiyorsun?
-Hiçbir şey.

Sabah uykusu rüyalarındayım,gece üstümden kalkmışken,dileklerim iyiye değildi.Yerin dibineydi.Ve ruhsuzluğum kanlı canlı görünen bedenime hapsedildi.Sadece gerçeklerin yanılsaması bu.Gerçek neydi peki?Bir pireli itin ağaç dibine işemesiydi...

-Ne istiyorsun?
-Hiçbir şey.

Bazı şeyleri anlatmak,düşünmek kadar kolay olsaydı.Hiçbir şey mantıksal olmazdı.Beni kavra!Öğretiler sadece birer gölge.Ve yıllardır o gölgede uyuklanıyoruz,içinde kurduğumuz hayalleri gerçek sanıyoruz.Bu yüzden mutluyuz.

-Ne istiyorsun?
-Hiçbir şey.

Bizler bir şarkının nakaratı değiliz,son sözcükleriyiz.Ve söylenirken kısık seslerle söyleniriz...Güzel olan ne?Bilinç altımızda üstünleştirdiklerimiz.Duraksayan bu evrende geçerli olan sadece iki kural var.Boşluğu dolduran ve boşluğu doldurmayan.Dünya'nın boşlukta yer doldurduğunu kimse inkar etmez.Dünya'nın üzerindeki boşluğu da inkâr edemem.Ve böyle büyük bir boşluk varken,duraksıyor.Şimdi bana tekrar sor.

-Ne istiyorsun?
-Hiçbir şey.

Boşluğun içinde süzülen birer atığız ve düşeceğimiz yeri bilmiyoruz.Şimdi bana boşluk ne diye sor.Durduğumuz yere basınç yapan, yani bizleriz.Şimdi neden hiçbir şey istediğimi anlayabiliyor musun?Hiçbir şey de bir boşluktur.Ve boşluğun içinde bir boşluk, boşluğu doldurur,çünkü büyük bir boşluk,büyük bir boş dolduracağa yer açar.Derinleşerek,keskinleşerek.

Kalbim uzun süredir kan pompalamanın dışında başka bir şey yapmıyor ve psychedelic ile beynimi uyuşturuyorum...

9.5.09

Düşünden düşenler,peşinden gidenler...



Sayfalar dolusu yazılar...İlk orgazm deneyimi,istediği gibi gerçekleşmeyen küçük bir kızın içini döktüğü günlük kadar anlamsız,acı,gereksiz.Ama bu acı onu mutlu etmiş olmalı ki ikinci bir deneyiminde de acı çekmek istiyor.Pink Floyd eşliğinde acı çekmek istiyor.Çünkü onun acısı cinsel organının yanmasından değil.Onun acısı yitirilmişliği.O bunu yitirilmişlik olarak tarif ediyor, çünkü her gün kendi kendini tüketiyor.
Gitmesi gereken yerlerden birileri dönüyor ve aklı karmaşık.Oraya gitmek istiyor ama geri dönmek?Sorularla öğününü tamamlıyor.Her gün bir önceki günden daha soğuk sallama çay içiyor ,bunu fark etmiyor.Tükeniyor….Damarlarındaki kan çekiliyor,gözleri küçülüyor,dudakları kuruyor.Kendisini, içindeki manastıra kapattı.Bir rahibe hayatı sürmek için.Seslerden uzak,insanlardan uzak,yataktan uzak,karmaşıklıktan uzak.Ama hâla içinde Pink Floyd “Hoşça kal diyoruz,merhaba demeden önce” diye yankılanıyordu.Her bir dokusunda,her bir hücresinde yankılanıyordu bu.Merhaba demeden,hoşça kal diyordu.Ama aklında sorular asılıydı.Neden sütü kendisinden fazla olan kahveye,kahveli süt denilmiyor da,sütlü kahve deniliyor.Bu gereksiz soruları düşünmeye başladı.Neden insanlar gök yüzünün muhteşemliğini kitaplardan okuyarak öğreniyor da kafasını gök yüzüne kaldırmak hiç akıllarına gelmiyor.Ya da karşısındaki iyi sevişen bu adamın,dumanı gözüne kaçırarak mı tütün içmesi gerekiyor.Her şey ne kadar anlamlı olabilirdi,bu anlamsızlık içinde.Anlamlı olsa bile bunu kimse anlamlı bulmazdı.Çünkü anlamsız olan şeyler,bu anlamsız şeylerden daha anlamsızdı.Sakinleşmesi gerekiyor.Bir kaç bardak kaldırırsa ,vücudunu alkole batırırsa,sakinleşirdi belki.Gözleri kısıldı,dudakları alkollün etkisiyle aralandı ve karşısındaki iyi sevişen adama “şarkı söyle bana,şarkı söyle bana” diye yalvarmaya başladı.Hayır bu bir yalvarma değildi ve bu adamın iyi seviştiğini nereden biliyordu,onunla yatmamıştı.Ama bunu tahmin edebilirdi.Kıçına modifiye taktırmış gibi dans ediyordu.Ve dans eden erkekler iyi sevişirdi.Çünkü onlar yatakta da dans ederdi.Adam gülümsedi “Hoş geldin makineye” dedi. “Hoş geldin makineye ,hoş geldin güzel kız…” Ve herkesin dudakları titredi “Hoş geldin makineye”…Hayır?,ellerini kulaklarına götürdü,sıkıca kapatmaya başladı.Ve “Welcome to Machine”çalıyordu dört bir yandaki hoparlörden.Bunu duymak istemiyordu.Manastırda Pink Floyd yasaktı,içki yasaktı.Tükeniyorum,tükeniyorum…Masadaki bardaklar devrildi,sarsıldı vücudu.Hiç bu kadar soğuk olmamıştı,üşüdü.Yollara koyuldu,nereye gittiğini bilmeden.Sabah olduğunda başka bir yatak,yanında başka bir adam.Giyinik.Gülümsedi sadece,sıcak bir kahve içmenin iyi fikir olacağını söyledi.Güzel kız, ondan soğuk sallama çay istedi.Şaşkınlık.Kız onu öpmek istedi,adam tanımak.Kız susmak istedi,adam tv izlemek.Kız soyundu,adam odadan çıktı.İstemedi.Bu defa bacak arası işe yaramadı.Borçlarını her zaman böyle mi kapatırdı.Kız giyindi,kapı kapandı.Kız dışarıda koşmaya başladı.Adam camda,izledi;arkasından gitmek istedi.Kararsızlık.Perdeyi çekti,odasına gitti.Sigara kokusu,içki kokusu ve birazda teninin kokusu yatağa sinmişti,içine çekti.Yıllardır burnu ,deterjan kokusundan başka kokuyu koklamamıştı.Ya da koklamıştı,içine çekmemişti.Unuttu.Kız durdu…Makinenin kapısı kapandı.Gözlerini açtı,terli.Gördüğü anlamsız şeylerdi.Sayfalar dolusu yazılar,başka bir dünyaya girmek istemedi.Bu yüzden güle güle makineden,güle güle güzel kız…

6.5.09

Deliler Gemisi



“Beni tanıman gerekiyor,çünkü o kahrolası siyah deri kaplı not defterine bir şeyler karalamalısın.O kahrolası deftere bir şeyler karalamalısın,çünkü aileme benim hasta olduğumu ispatlamalısın.Aileme bunu ispatlamalısın çünkü her geçirdiğimiz zaman için onlardan lanet olası o yeşillikleri almalısın.O yeşillikleri almalısın çünkü,daha güzel yerlerde daha iyi yemekler yiyebilmelisin,karına daha pahalı ,daha gösterişli hediyeler alabilmelisin;çocuğuna daha fazla, daha çekici oyuncaklar alabilmelisin.Bunları yapabilmen için beni tanıman gerekiyor.Bu yüzden seni fazla uğraştırmayacağım.”
Bir yabancıyla konuşmak,en yakın arkadaşınızla,sevgilinizle yada annenizle konuşmaktan daha kolaydır.Çünkü o sizin geçmişinizi bilmiyor ve geçmişinizdeki kişileri tanımıyordur..Ve hep ,onun sizi haklı bulduğunu düşünürsünüz.

Zamanın neresinde olduğumuzu soruyorsanız,üzgünüm uzun süredir saat kullanmıyorum.Ama bu soruya her gün geçtiğim, renkli ışıklarla süslenmiş sokaklara,görenlerin libido seviyesini yükselten afişlerin asılı bulunduğu camekanlara ve sürekli alış veriş yapan insanlara bakarak söyleyebilirim.Sanırım biz zamanın durduğu bir zamanda yaşıyoruz.Her gün bir önceki günün aynısıyken ve her gün, her şey birbirine süratsiz bir şekilde benzemekteyken bir “zamandan” bahsetmek anlamsız olur.Çünkü “zaman” bir şeylerin değiştiği yerde geçerlidir.

Evet benim dışımda her şey değişti.Değişmeyen tek ben iken, şimdi herkese, her şeye değişik gelen benim..Ve bu yüzden,bu lanet masanın karşısında her sorulan soruya cevap vermek zorundaymışım gibi ,deli muamelesi görüyorum.Birileri benim için seferber olmuş,beni kendilerince iyileştirmeye çalışıyor.Ama hayır ,iyileşmesi gereken o köhne düşünceleriniz ve o leş kokan bedenleriniz.Evet bedenleriniz ,delik deşik edilmiş ruhunuzun leşi kokuyor.Ve sizler bu kokuyu anlamadan,benim kokumu anlamaya çalışıyorsunuz.Her gün yavaş yavaş ruhlarınız,bedenlerinizden çekildi.Her gün yavaş yavaş hayallerinizi ,bok çukuruna kustunuz.Hepiniz birer materyale dönüştünüz.Hepinizin birbirine ihtiyacı vardı ama hiç biriniz,hiç birinizin sevgisine ihtiyaç duymadı.Artık birer materyalsiniz.İhtiyaç duyulduğunda kullanılıp, sonra kenara atılan birer materyalsiniz.Tornavidalardan tek farkınız,konuşabilme yeteneğiniz.(devamı gelecektir)