9.5.09

Düşünden düşenler,peşinden gidenler...



Sayfalar dolusu yazılar...İlk orgazm deneyimi,istediği gibi gerçekleşmeyen küçük bir kızın içini döktüğü günlük kadar anlamsız,acı,gereksiz.Ama bu acı onu mutlu etmiş olmalı ki ikinci bir deneyiminde de acı çekmek istiyor.Pink Floyd eşliğinde acı çekmek istiyor.Çünkü onun acısı cinsel organının yanmasından değil.Onun acısı yitirilmişliği.O bunu yitirilmişlik olarak tarif ediyor, çünkü her gün kendi kendini tüketiyor.
Gitmesi gereken yerlerden birileri dönüyor ve aklı karmaşık.Oraya gitmek istiyor ama geri dönmek?Sorularla öğününü tamamlıyor.Her gün bir önceki günden daha soğuk sallama çay içiyor ,bunu fark etmiyor.Tükeniyor….Damarlarındaki kan çekiliyor,gözleri küçülüyor,dudakları kuruyor.Kendisini, içindeki manastıra kapattı.Bir rahibe hayatı sürmek için.Seslerden uzak,insanlardan uzak,yataktan uzak,karmaşıklıktan uzak.Ama hâla içinde Pink Floyd “Hoşça kal diyoruz,merhaba demeden önce” diye yankılanıyordu.Her bir dokusunda,her bir hücresinde yankılanıyordu bu.Merhaba demeden,hoşça kal diyordu.Ama aklında sorular asılıydı.Neden sütü kendisinden fazla olan kahveye,kahveli süt denilmiyor da,sütlü kahve deniliyor.Bu gereksiz soruları düşünmeye başladı.Neden insanlar gök yüzünün muhteşemliğini kitaplardan okuyarak öğreniyor da kafasını gök yüzüne kaldırmak hiç akıllarına gelmiyor.Ya da karşısındaki iyi sevişen bu adamın,dumanı gözüne kaçırarak mı tütün içmesi gerekiyor.Her şey ne kadar anlamlı olabilirdi,bu anlamsızlık içinde.Anlamlı olsa bile bunu kimse anlamlı bulmazdı.Çünkü anlamsız olan şeyler,bu anlamsız şeylerden daha anlamsızdı.Sakinleşmesi gerekiyor.Bir kaç bardak kaldırırsa ,vücudunu alkole batırırsa,sakinleşirdi belki.Gözleri kısıldı,dudakları alkollün etkisiyle aralandı ve karşısındaki iyi sevişen adama “şarkı söyle bana,şarkı söyle bana” diye yalvarmaya başladı.Hayır bu bir yalvarma değildi ve bu adamın iyi seviştiğini nereden biliyordu,onunla yatmamıştı.Ama bunu tahmin edebilirdi.Kıçına modifiye taktırmış gibi dans ediyordu.Ve dans eden erkekler iyi sevişirdi.Çünkü onlar yatakta da dans ederdi.Adam gülümsedi “Hoş geldin makineye” dedi. “Hoş geldin makineye ,hoş geldin güzel kız…” Ve herkesin dudakları titredi “Hoş geldin makineye”…Hayır?,ellerini kulaklarına götürdü,sıkıca kapatmaya başladı.Ve “Welcome to Machine”çalıyordu dört bir yandaki hoparlörden.Bunu duymak istemiyordu.Manastırda Pink Floyd yasaktı,içki yasaktı.Tükeniyorum,tükeniyorum…Masadaki bardaklar devrildi,sarsıldı vücudu.Hiç bu kadar soğuk olmamıştı,üşüdü.Yollara koyuldu,nereye gittiğini bilmeden.Sabah olduğunda başka bir yatak,yanında başka bir adam.Giyinik.Gülümsedi sadece,sıcak bir kahve içmenin iyi fikir olacağını söyledi.Güzel kız, ondan soğuk sallama çay istedi.Şaşkınlık.Kız onu öpmek istedi,adam tanımak.Kız susmak istedi,adam tv izlemek.Kız soyundu,adam odadan çıktı.İstemedi.Bu defa bacak arası işe yaramadı.Borçlarını her zaman böyle mi kapatırdı.Kız giyindi,kapı kapandı.Kız dışarıda koşmaya başladı.Adam camda,izledi;arkasından gitmek istedi.Kararsızlık.Perdeyi çekti,odasına gitti.Sigara kokusu,içki kokusu ve birazda teninin kokusu yatağa sinmişti,içine çekti.Yıllardır burnu ,deterjan kokusundan başka kokuyu koklamamıştı.Ya da koklamıştı,içine çekmemişti.Unuttu.Kız durdu…Makinenin kapısı kapandı.Gözlerini açtı,terli.Gördüğü anlamsız şeylerdi.Sayfalar dolusu yazılar,başka bir dünyaya girmek istemedi.Bu yüzden güle güle makineden,güle güle güzel kız…

3 yorum:

zerdüşt dedi ki...

"hoş geldin makineye!"

neden bu kadar vurucu cu laf anlamıyorum...

umarım bi gün içinde olduğumuz makinadan kurtulabilirz. aslolan budur belki, kim bilir...

Godmother dedi ki...

O makineden kurtulunca üst insan mertebesine ulaşılıyordur belki,kim bilir.

bazı.ağaçlar.kesilmelidir.dedi dedi ki...

gitmesi gereken yerlerden birileri dönüyor. bok varmış gibi hep birilerinin nerden geldiğine, nereye gitmeyi aklına düşürdüğüne bakıyor. gitmesin, izlesin sadece